PROJENİN KISA TANIMI
“Daire” çaresizliğin, itaatkarlığın ve cesaretin bir varoluş yöntemi olduğu bir sistemi anlatmayı amaçlamaktadır. Ayakları üzerinde durabilmek için hergün taşı sıkan insanları ve taşı sıktırtan toplum düzenini betimlemeye çalışmaktadır. “Daire” Feramuz, Arif ve Betül karakterlerinin nezdinde, sıradışı güçlükler, engeller, durumlar üreten düzenin karşısında döngüsel olarak daha sıradışı çözümler, daha şaşırtıcı çareler üreten insanların hikayesidir.
YAZAR GÖRÜŞÜ
Bütün karmaşıklığına, yanlışlarına, akıl sır ermez tuhaflıklarına, sıradışılığına, eksiklerine, mantıksızlığına rağmen çalışan, işleyen, fonksiyonunu yerine getiren hayatı -zor ya da kolay olsun-yaşanılır kılan sistemler vardır bizi biz yapan. Kimi zaman gazetelerin içerdiği kara mizahtan dolayı güldüren haberler diye servis ettiği, kimi zaman e-postalarla birbirimize yollayıp, ibretlik diye not düştüğümüz, kimi zaman da hiç yadırgamadan kabullendiğimiz ve yaşamımızın bir parçası haline getirdiğimiz tuhaflıklar vardır üzerinde yaşadığımız topraklarda, içinde varolduğumuz toplumda. Bazen tahtadan yapılma bir yangın merdiveni olarak karşımıza çıkar, bazen de küçücük bir Anadolu şehrine dostlar alışverişte görsün diye yapılmış olimpik kapasitede futbol stadyumu olarak.
Birey olarak varolma mücadelesinde içinde yaşadığımız sistem kendine has, tuhaf ve anlaşılmaz güçlükler, dizgeler yarattığında onu değiştirmek yerine, genelde mümkün olduğunca ona adapte olarak, daha tuhaf, daha sıradışı çözümler üreterek ayakta kalmaya çalışırız. Bir anlamda çaresizliğin çaresi, çözümsüzlüğün çözümü olan bu tavır, neredeyse her zaman anlatmaya ve anlamaya değer bir karakter olarak karşımıza çıkar. Filozof St. Augustine’in mantıksal argumanı “Credo quia absurdum”da olduğu gibi absürd olanın çürütülemez, yıkılamaz ve yenilemez bir gücü vardır.
Adalet kurumunun ağır aksaklığı, çalışma hayatının kuralsızlığı, sosyal sistemin karmaşıklığı karşısında birey teyakkuzda olmak, risk almak, düşünülmeyeni düşünmek zorundadır. Hayatı kazanmak ve kişinin ayakları üzerinde durması ile ilişkilendirilen güç hakkında “taşı sıkıp suyunu çıkartmak” gibi bir deyimi üretmiş ve methiye düzmüş bu topraklarda var olabilmek için hergün sorgusuz sualsiz taşı sıkan insanlar ve taşı sıktırtan bir sistem varolagelmiştir. “Daire”, taşı sıkan bu insanları ve sıktırtan sistemi yabancılaşmadan, yargılamadan, uzaklaşmadan küçük bir betimleme deneyidir.
Her biri tek bir kurgu karakterin hayatını, şartlarını, ihtiyaçlarını, hedeflerini ve yöntemlerini betimler gibi görünen tikel öyküler, daha genel ve soyut manada değerlendirildiğinde bize has öznel koşulların insanı sıradışı akılyürütmelere, sıradışı yöntemlere götüren bir yapının resmini oluşturur. Çaresizlik, itaatkarlık, yumuşak başlılık, cesaret ve azim gibi kavramlar büyük çoğunluğun yaşam sermayesi oluşturur. Bu kavramlara odaklanan “Daire”de yer verilen tuhaf seçimler, durumlar ve yaşanmışlıklar gerçek hayatta vuku bulmuştur ve yüksek olasılıkla benzer biçimlerde vuku bulmaya devam edecektir. Bu sebeple gerçek, somut ve büyük bir yapısal nedensellikten beslenen bu kurmaca öykünün anlatılmaya değer olduğunu ve anlatılmayı hak ettiğini düşünüyorum.
Saygılarımla,
İ. Atıl Çayan İnaç Senarist - Yönetmen